6 Şubat’da Berlin’de doğdu.
Son derece mutlu olmak
istiyorum. Bir yıldız gibi parlayacagım.
20’li yaşlarının başında Gilgi, eine von uns romanıyla (1931)
kısa sürede 30000 baskısı yaparak satan ve farklı dillere çevrilerek bir
Bestseller yazarı olan Irmgard Keun benzer bir başarıyı, ilk romanının peşi
sıra kaleme aldığı ikinci romanı Das
kunstseidene Mädchen (1932) romanında da sürdürdü. Her iki romanında da
küçük burjuva kimliğinden sıyrılmaya çalışan kadınların öykülerini kaleme aldı.
Bağımsız bir yaşam arzusu içinde zorlu hayatlar süren kadınların öyküleri, yine
o dönem için pek alışıldık olmayan kadın anlatıcıların bakış açılarıyla
kurgulandı. Yaşadıkları kentsel mekânlar bu kadınların varoluşsal kimliklerine
damgasını vurdu, tıpkı yazarın kendisi gibi. Romanlarını sinemasal bir dille
kaleme alan Keun, Berlin’de doğdu ve Köln’de büyüdü. Tüm sürgünlüklerinde, gittiği her yere bu kentler
ardından geldi…
Oyunculuk eğitimi alan Keun,
kısa süre oyunculuk ve modellik yaptıysa da kadınlık deneyimlerini yine de
kaleme almayı deneyerek yaşamayı yeğledi. Hitler rejimi sırasında kitapları
Almanya’da yasaklanmış olmakla birlikte Avrupa’nın diğer ülkelerinde ve
Amerika’da savaşın ilk yıllarında ünü sürmeye devam etti. Savaş döneminde
Avusturyalı yazar sevgilisi Joseph Roth ile vize alama ve parasal sıkıntılarına
rağmen birçok Avrupa ülkesini gezdiler ve bu arada Keun art arda Nazi Almanya’sını
eleştirdiği Nach Mitternacht (1937)
ve vatanından uzakta, sürgünlüğü yaşamanın deneyimlerini anlattığı D-Zug dritter Klasse; Kinder aller Länder
(1938) romanlarını yayınladı.
1938 yılında Amerika’ya
giden yazar, orada kendisine yaşam alanı bulmuş olmakla birlikte nedendir
bilinmez yine Amsterdam’a geri döndü. Ancak bu arada kitapları Hollanda, Fransa
ve Belçika’da da yasaklanmıştı. Vazgeçemediği kentlerinden Berlin’e döndü, orada
sahte bir isim ve belgelerle 1940-1945 yılları arasında, savaş bitinceye kadar
gizlendi. Savaş sonrasında tüm sürgünlük deneyimleri ve artık kitapları
satmayan bir yazar oluşu onu alkol ve ilaç bağımlısına dönüştürdü, yaklaşık
altı yıl Bonn’da bir psikiyatri kliniğinde tedavi gördü. Klinikten çıkınca yine
Köln’de küçük bir apartman dairesine yerleşti.
Kadın hareketlerinin
yükseldiği sırada yeniden keşfedilen Irmgard Keun’un kitapları 70’li yıllarda
yeni baskılarıyla piyasaya sürüldü. 70. Yaş günü kutlamasında düzenlenen
törende yazar Elfriede Jelinek bir konuşma yaptı. 1981 yılında, yani akciğer
kanserinden ölmeden bir yıl önce, Marieluise-Fleiβer Ödülü’nü aldı.
(Yazarın Türkçeye çevrilmiş kitabı bulunmuyor.)
Berlin’deyim.
Birkaç gün oldu. Kent, ateşli çiçekleri olan bir yorgan gibi üstüme
çöküyor.(..) Etrafımda bir ışıltı. Ve ben kürkleyim. (s. 65)
Ben - yanımda kürküm. Benim güzel bulduğum biri, beni de kürküm içinde güzel bulsun diye tenim istekle kürkü kendine çekiyor. Kafedeyim, bir keman sesi ağlayan bulutları beynime doğru estiriyor – içimde bir şeyler ağlıyor – o denli üzüntülü gözükmemek için yüzümü ellerimin içine kapamak istiyorum. (..) Ama mutsuz olmam iyidir, çünkü insan mutluysa, ilerleyemiyor. (s. 78)
Gedächtniskirche önünden geçtim (…) ve gidişim, durmak ile ileri ve geri gitmeyi istemek arasında, ikisine de hevesim yok. Ve sonra bedenime köşede bir yer yaptım, çünkü köşeler insana keskin bir kenara dayanmanın özlemini duyumsatıyordu ve insan yaslanmak ve bunu hissetmek istiyor. (..) Sürekli gittim ve içimde tam da giden ve duran bir makine var gibiydi. (s. 137)
Yarın neyle yaşayacağımı bilemiyorum, bu ikimiz arasındaki fark işte. Ben her zaman bekleme salonundaki kızım. Çünkü zaman kötü. (..) Ama böyle işte, benim gibiler yok, hiçbir yere ait değilim. (s. 198–201). Irmgard Keun, Das kunstseidene Mädchen, Suni İpekli Kız (1932), Çeviri: Lale Dayıoğlu, Droste Verlag, 2005.
Ben - yanımda kürküm. Benim güzel bulduğum biri, beni de kürküm içinde güzel bulsun diye tenim istekle kürkü kendine çekiyor. Kafedeyim, bir keman sesi ağlayan bulutları beynime doğru estiriyor – içimde bir şeyler ağlıyor – o denli üzüntülü gözükmemek için yüzümü ellerimin içine kapamak istiyorum. (..) Ama mutsuz olmam iyidir, çünkü insan mutluysa, ilerleyemiyor. (s. 78)
Gedächtniskirche önünden geçtim (…) ve gidişim, durmak ile ileri ve geri gitmeyi istemek arasında, ikisine de hevesim yok. Ve sonra bedenime köşede bir yer yaptım, çünkü köşeler insana keskin bir kenara dayanmanın özlemini duyumsatıyordu ve insan yaslanmak ve bunu hissetmek istiyor. (..) Sürekli gittim ve içimde tam da giden ve duran bir makine var gibiydi. (s. 137)
Yarın neyle yaşayacağımı bilemiyorum, bu ikimiz arasındaki fark işte. Ben her zaman bekleme salonundaki kızım. Çünkü zaman kötü. (..) Ama böyle işte, benim gibiler yok, hiçbir yere ait değilim. (s. 198–201). Irmgard Keun, Das kunstseidene Mädchen, Suni İpekli Kız (1932), Çeviri: Lale Dayıoğlu, Droste Verlag, 2005.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.