Kategoriler

6 Şubat 2012 Pazartesi

Alice Malsenior Walker (1944)


Alice Walker 


9 Şubat’ta Eatonton, Georgia’da doğdu.


    Annemin bahçesini ararken kendi bahçemi buldum.

20. yy başlarında Amerika’daki siyah kadının dünyasının makro düzeyde beyazlar, mikro düzeyde erkekler tarafından belirlendiğini anlatan Renklerden Moru (1982) romanıyla adını duyuran Alice Walker, bu romanıyla bir yıl sonra Pulizer Ödülü aldı. Siyah Amerikalı roman kişisi Celie’nin mektuplarından oluşur roman. Başlarda Celie’nin başına en olmadık aksilikler gelir, hayat ayağına dolanır değim yerindeyse. Ancak romanın sonunda vesayetini beyazların ve erkeklerin elinden alarak bağımsızlaşan, sessizce giriştiği savaşı kazanan ve hayata yeniden başlayan bir kadın buluruz karşımızda. Roman, 1985 yılında yönetmen Steven Spielberg tarafından filme alındı.
Yazarlığa başlaması talihsiz bir kazanın sonucunda bulur kaynağını. Sekiz çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olan Walker, kardeşleriyle oynarken ağabeyinin elindeki hava tüfeğinin ateş almasıyla bir gözünü yitirdi. Bu olaydan sonra kendine olan güvenini yitirerek odasına kapandı. Bu sürede birçok kitap okudu ve öyküler, şiirler yazmaya başladı. Sığındığı yalnızlığı, onun hayatı ve insanlığı izlemesi açısından önemli bir gözlem kulesi olmuştu. Bir göz ameliyatıyla yeniden görmeye başlayınca toplumsal hayata katıldı, bıraktığı yerden. Atlanta’da siyah Amerikalı kızların gittiği Spelman Colleg’dan burs aldı. Orada siyasal bilimci ve tarihçi Howard Zinn’in öğrencisi oldu ve ayrımcı söylemlerin bilincine vardı.
Kendisi gibi ayrımcılığa, nefrete ve şiddete karşı insan hakları savunucusu olan Melvyn Leventhal ile evlendi. Bu ilişkiden kendisi gibi yazar ve aktivist kızı Rebecca doğdu. Okullarda, siyah çocukların psikolojik ve sosyal açıdan desteklenmesi için çalışmalar yaptı, sosyal hizmetlerde görev aldı. Öğretmenlik yaptı. Siyah Amerikalı yazarlar üzerine seminerler verdi. In Search of our Mothers Gardens;Womanist Prosa denemesini 1983’te kaleme aldığında siyah kadın yazarların içinde bulundukları kadın hareketini işaret etmek için “womanist” kavramını kullandı ve bu kavramın ‘isim annesi’ oldu. Irkçı, seksist ayrımcılığa karşı kitaplar yayınladığı Wild Trees Press adlı yayınevini kurdu.
1960’lı yıllardan bu yana insan hakları aktivisti olan Walker, ayrımcılığa, şiddete, nefrete karşı bir hayat sürdürmekte. Eşitlikçi kadın hareketleri ve çevre politikaları konusunda aktif çalışmalarda bulunan Walker, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde güdülen ayrımcı politikalara ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinde hala vazgeçilmemiş olan kız çocuğu sünnetlerine karşı direnmekte.
Alice Walker, Pulizer Ödülü’nün yanı sıra American Book Award ve O Henry-Ödülü sahibidir.

“Ey koca Tanrım,
Yaşım on dört. Oldum bittim namuslu bir kızdım. Başıma gelenler nedendir sen söyleyebilir misin?
Geçen yıl baharda, Lucous oğlan doğduktan sonra, baktım çekişiyorlar. Babam anamın koluna asılmış. Daha olmaz, Fonso, diyor o da, daha iyileşmedim. Sonunda anamı bıraktı. Bir hafta geçti geçmedi, yine kadının koluna yapıştı. O yine olmaz dedi. Görmüyor musun, çocuk doğurmaktan canım çıktı zaten, dedi, diretti.
Sonra Macon’daki teyzemin yanına gitti annem. Çocuklara sen bakabilirsin dedi bana. O yokken, onca gün, ağzından tatlı bir söz çıktı mı? Yok. Ne dedi? Anan vermezse sen verirsin deyip dayattı. Önce orama burama sürtündü, sonra memelerimi mıncıkladı. Sonra da yapacağını yaptı. Canım yandı, bağırdım. Gırtlağımı sıktı o zaman. Sesimi kesip alışmaya bakmalıymışım.
Gel gör ki bir türlü alışamadım.” (Alice Walker, Renklerden Moru, Çeviren: Armağan İlkin)

Film müzikleri için tadımlık: 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.