12
Şubat’ta St. Petersburg’ta doğdu.
Anılara hep sadık kaldım, insanlaraysa asla.
Lou Salomé üzerine yazılan biyografilerde, kimine göre
uslanmaz bir aşık, kibar bir fahişe ya da soğuk bir kadın, kimine göre eşi
benzeri bulunmaz güzellikte, alımlı ve entelektüel bir kadın olarak
nitelendirilir. Bunca farklı niteliğin aynı kişiye yakıştırılmasının nedenlerinden biri Lou’nun St. Petersburg’tan Paris’e, oradan Münih ve Roma’ya
uzanan bir coğrafyayı yazıları, üstün zekası ve güzelliğiyle kendisine yaşam
alanı seçmişliğinde, bir diğeriyse Nietzsche, Rilke, Freud ve daha birçok erkeğin,
kadının hayranlık duyduğu, ayrıksı, kendine özgü ve bağımsızlık tutkunu bir
kadın oluşunda yatar. Döneminin geleneksel normlarının dışında kalmayı, yaşam
biçiminin kurallarını kendi koymayı yeğleyen, ekonomik bağımsızlığına değer
veren ve kendisini herhangi bir gruba ait hissetmeyen bir yazar, şair,
psikanalist. Kimi yazıları Henry Lou mahlasıyla çıktıysa da yazılarının çoğu
kendi adıyla yayınlandı, gelgelelim bireysel kimliği ve yaşam biçimi yazılarının
çok önüne geçerek onun en önemli başyapıtı oldu.
Kökeni Güney Fransa’daki Yahudi Salomelere dayanan,
sonradan Protestan olmuş bir ailenin çocuğu olan babasının görevi nedeniyle
gittiği St. Peterburg’da doğdu Lou Salomé. Burjuva sınıfından ve babasının da
general oluşundan İngiliz ve Fransız mürebbiyelerle büyüdü. Fransızca, Almanca
ve Rusça öğrendi. Protestan bir rahip olan Hendik Gillot ile felsefe, dinler
tarihi ve teoloji çalıştı ayrıca Kant, Leibniz, Fichte, Spinoza vb. düşünürlerin
felsefelerini tartıştılar. Gillot verdiği özel derslerde Lou’nun entelektüel
yanını uyandırmakla kalmadı, ona aşık oldu. İki çocuklu ve evli olan rahip
eşinden ayrılarak Lou ile evlenmek istediyse de, Lou için böyle bir aşkı
yaşamak imkansızdı.
Çok sevdiği babasının ölümünden sonra (1879) eğitimine çok
az sayıda kadın öğrenci kabul eden Zürih Üniversitesi’nde devam eden Lou Salomé,
sağlık nedeniyle Roma’ya gitmek zorunda kaldı. 1848 devriminde Münih’ten
Roma’ya giden, yazar, idealist bir kadın hakları savunucusu Malwida von Meyerburg ile yakın arkadaşlık
kurdu. Malwida onu kendi himayesi altına aldı. Berlin’deki edebiyat
tartışmaları alışkanığını Roma’da da sürdürebilmek için sanatçı ve yazarları
bir araya toplayan Malwida, yakın arkadaşları Paul Reé ve Nietzsche ile
tanıştırdı Lou’yu. İki adam da ona aşık oldu. Lou kadın olarak zihnini
geliştirmesinin yanı sıra güzel bir yüze ve bedene sahip olmanın ikilemini
yaşadı. Çünkü içinde yaşadığı dönemdeki yaygın kanı, zihinsel etkinliklerin
erkeğe, güzel bir bedeninse kadına ait olduğuydu. İkisi arasında bir seçim
yapmak zorunda kalarak kendisini sadece zihinden oluşmuş biri olarak görmeye
başlayarak bedenini ve arzularını yok saydı. Bunun için de her ikisiyle de
arkadaşlıklarının entelektüel düzlemde sürmesini istedi. Nietsche’nin bu üçlü
ilişkiden yola çıkarak kurguladığı fotoğraf günümüze kadar ulaşmıştır: Lou’ya
her iki erkeği bir arabanın önüne bağlayarak kendisini çekermiş gibi poz verdirmiştir
fotoğrafta. Lou Salomé’ye aşkını itiraf
edip ters yüz edilen Nietzsche, Wagner’in de kendisine acı veren ölümünün aynı
döneme denk gelmesiyle 1883 yılında Rapallo’ya giderek Böyle Buyurdu Zerdüşt’ün ilk bölümünü kaleme almaya başladı.
Bugünden bakıldığında bu karşılıksız aşkın tetiklediği kitap yazılmasaydı,
nasyonal sosyalizmin temelini oluşturan düşünce nereden beslenirdi diye
sormadan edemiyor insan.
Lou Salomé, Paul Reé ile yaklaşık üç yıl Berlin’de yaşadı.
İlişkileri Lou açısından hep bir arkadaşlık düzleminde kaldıysa da Reé
açısından aynısını söylemek pek olası değil. 1887 yılında oryantalist Profesör
Friedrich Carl Andreas ile tanışıtı Lou Salomé. Andreas bir akşam yemeğinde
elindeki bıçağı göğsüne sapladı, iyileştiğindeyse bunu kendisiyle evlenmesi
için yaptığını dile getiridi, böylece Lou yaşamının sonuna değin sürecek
evliliği onunla gerçekleştirdi ve ölünceye dek Andreas adını taşıdı. Ancak bu
ilişkide de cinsellik Lou için akıl almaz bir yakınlaşma biçimiydi.
Lou Salomé otuz beş yaşında en tutkulu aşkını yaşadı. Henüz
21’inde olan Rainer Maria Rilke ile tanışıtı. Her ikisi için de tutkulu ve
yakıcı bir aşktır yaşanan. Ön adı Rene olan yazarın adını, Lou, kadınsı bularak
Rainer olarak değiştirmesini istedi. Lou için tek “gerçek aşk” Rilke ile
yaşadığıdır. Rilke’nin tüm metinleriyse yine onun aşkıyla hayat bulur. Rilke ve
Salomé iki kez Rusya’ya gitti. Rusya önceleri ikisi için de aşklarının en
keyifli mekânı olduysa da aynı zamanda da ilişkinin koptuğu mekân oldu. Rilke’nin
davranış biçimleri ve korkuları Lou için önemli psikolojik rahatsızlıkların
ipuçları oldu. Bu ayrılığa karşın arkadaşlıkları yaşamlarının sonuna değin yazışmalar
ve görüşmelerle sürdü.
Frida Bülow ve Helene Klingenberg’le çok yakın arkadaşlık
kurdu. Başı sıkıştığında farklı karakterlere sahip bu kadınlarla dertleşti,
söyleşti. Ayrıca yaşadığı yıllarda kadın hareketinde etkinlik gösteren Ellen
Key, Helene Lange, Hedwig Dohm, Anita Auguspurg vb. önemli feministlerle
tanıştı. Ancak kendisini bu hareketin içinde konumlandırmadı hiçbir zaman.
Romanlarında kurguladığı kadınlar da bu akımın temsilcisi olmadılar.
İsveç’te tanıştığı, sinir hastalıkları mütehassısı Poul
Bjerre ile yoğun bir ilişki yaşadıkları sırada Almanya’da bir psikanaliz
kongresine gittiler ve orada Freud ile tanıştı. İleriki yıllarda onun
seminerlerine katıldı. Bu meraklı ve çalışkan öğrencisi Freud’un kısa zamanda
ilgisini çekti ve psikanaliz tartışmalarında ona da yer verdi. Lou bu
tartışmalar sonucunda kendisini ve insanların iç dünyalarını daha iyi anlamaya
başlayarak bunu metinlerine yansıttı. Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşadığı
derin acıların üstesinden gelebilmek için psikanalist olarak çalıştı ve
psikanaliz üzerine yazılar yazdı.. Kendisi belki hiçbir zaman büyük psikanalistler
arasında yer almadı, ama Freud’la yaptığı tartışmalar, ünlü psikanalistin geliştirdiği
kuramlarda önemli katkılar sağladı.
Lebensrückblick adını
verdiği, 70’li yaşlarında kaleme aldığı özyaşamöyküsel yazılarında Salomé,
yaşadıklarını, anımsadıklarını ve kendisinde iz bırakan insanları anlatırken
geçmiş zamandan söz etmez. Yaşam yolunu kendi elleriyle çizen Lou, kişileri
hiyerarşik bir düzende, önem sırasına göre anlatmaz. Bir bellek çalışması değil
de sanki şimdiki zamanda yaşanan olayların aktarımı gibidir. Anıları için şöyle
der : “ Belleğimde sana ait düşünceleri
geçmişte kalmış gibi değil, şu anda yaşıyormuşum gibi deneyimliyorum. Bu bir
cenaze değil, bir yaşam deneyimiydi.”
“Nisan, bizim
ayımız Rainer. (…) Yıllarca senin karın oldum, çünkü benim için ilk gerçek sen
oldun, beden ve insan birbirinden ayrılmaz bir bütün, yaşamın kuşku kaldırmaz
gerçekliğinin ta kendisi. “Sen, sadece sen gerçeksin” sözleriyle aşkını itiraf
ettiğin gibi, ben de harfi harfine aynı
şeyi itiraf edebilirim. Bu gerçeklikle eş olduk, daha çok arkadaş olduk. Gerçi
bu arkadaşlık bizim seçimimiz değildi, bilinçaltında tamamlanmış
evliliklerdendi daha çok. İki ayrı yarımız içimizde birbirini aramadı: şaşkın bir bütünlük, titrek, derin bir
bütünlükte buldu kendini. Böylece kardeş olduk- o eski çağlardan kalma, ensestin, mukaddes olana hürmetsizlik sayılmadığı dönemden kalma bir kardeşlik.”
(Lebensrückblick, Çeviren: Meral Oraliş)
| ||
Rainer Maria Rilke, Lou Salomé
|