Kategoriler

17 Şubat 2012 Cuma

Karoline Friederike Louise Maximiliane von Günderrode (1780-1806)


Karoline Günderrode


11 Şubat’ta Karlsruhe’de doğdu.


Yüregimde, tasıyabilir miyim atesli arzuları ?

19.yy’da „Romantik dönemin Sappho’su“  diye anılan Günderrode’nin şiirleri, düz yazıları ve oyunları zamanın anaakım edebiyat söyleminin örtüsü altında görünmez olan yapıtlar arasında kalmıştır. Sanatçının yeniden keşfedilmesi birçok kadın yazarda olduğu gibi 1970’lerdeki kadın hareketlerine dayanır. Kadın hareketleri bağlamında yapılan araştırmalarda, 19.yy seçkin sınıfın kadınlarının yaşam biçimlerine ve toplumda konumlandırılmalarına ilişkin önemli ipuçları taşıyan yapıtları güçlü bir dayanak noktası oluşturur.
Altı yaşında yazar olan babasının, Hector Wilhelm von Günderrode, ölümüyle annesi, Luise Sophie Victorie Auguste Henriette Friedrike von Günderrode, kardeşleriyle birlikte Karoline’yi alarak Hanau’ya taşındılar. On yedi yaşına gelince sadece evlenmemiş, soylu genç kızların kabul edildiği protestan Cronstetten kurumu çatısı altına alındı. Manastırvari katı kurallarla işleyen bu kurumdan yardım alan kızların iffetli, itaatkâr bir yaşam biçimi sürdürmeleri ve kendilerinden beklenen toplumsal rolleri eksiksiz yerine getirmeleri bir zorunluluktu. Felsefe, tarih, coğrafya, edebiyat, kimya ve Uzakdoğu mitolojisi konularında eğitim alan Günderrode, deneyimlediği kuralcı, tutucu ve sınır koyucu gündelik yaşamında şiiri kendine bir kaçış yolu olarak seçti. Fransız Devrimi’nden etkilenen Günderrode esaret, özgürlük, sevgi gibi motifleri şiirlerinde temel aldığı gibi; kimileyin antik, egzotik sembollerle ya da mitolojik, felsefi imgelerle bezenen ölüm, kendi yaşamındaki gelişmelere işaret edercesine soluğunu şiirinden hiç eksik etmedi. Gözlerindeki rahatsızlık nedeniyle şiirlerini yeşil kağıtlara yazdı.
Yakın arkadaşı Bettina von Arnim’e “Kadınlık ve erkeklik, bildik anlamlarıyla ele alınacak olursa, insanlığın engelidir” diye yazan Günderrode, toplumdaki cinsiyet rollerinin sabitlenmiş zorunluluklardan oluşmasını hep eleştirdi. Bunun için de yazdığı oyunlarda güçlü kadınlara kahramanlık özellikleri yükleyerek şablonlaşmış  yazma biçimlerini ve burjuva toplumunun değerlerini ters yüz etti. Bir yandan özgürlükçü düşünceleri öte yandan içinde yaşadığı toplumun kadın imgesi arasındaki ikilemi yaşarken, 1804’te Gedichte und Phantasien ve 1805’te Paetische Fragmente adlı kitaplarını bir erkek adı olan Tian mahlasıyla yazdı. Gunda ve Clemens Brentano’yla yakın arkadaş oldu; Schelling, Fichte, Schlegel ve Novalis’ten etkilenerek yapıtlarında onların izlerini sürdü.
Eskiçağ araştırmacısı profesör Friedrich Creuzer’in derslerine katılan Günderrode, onunla iki yıl süren bir aşk ilişkisi yaşadı. Creuzer’in evli oluşu yaşadıkları aşk kadar güçlü sorunlarla da başa çıkmayı gerektirdiyse de hüzünler ve kırgınlıklar ilişkinin sonunu getirdi. Creuzer’in yazdığı ayrılık mektubunu alan Günderrode 26 yaşında kendini hançerleyerek öldü. Ölümünden önce Creuzer’le ilişkisini, Ion mahlasıyla Melete adlı kitabında kaleme almıştı. Gelgelelim Creuzer ilişkinin açığa çıkması korkusuyla kitabın yayınlanmasını engelledi. Kitap ancak yüz yıl sonra yayınlanabildi.
Christa Wolf, Günderrode’nin tüm yapıtlarını toparlayarak onları yayınladı. Kendisine haksızlık yapılarak unutulmaya terk edilen bir kadın yazarın yaşamöyküsünü ve yapıtlarını yeniden su yüzüne çıkartarak itibarının iade edilmesini arzuladı. 1979 yılında yazdığı Kein Ort. Nirgends adlı romanda Günderrode’yi başkişi olarak konumlandırarak, tarihsel belleğin yeniden canlandırılması ve değişmez denilen gerçekliklerin yeniden sorgulanması gerekliliğine işaret etti.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.