Kategoriler

4 Şubat 2012 Cumartesi

Gertrude Stein (1874-1946)




3 Şubat'ta Pittsburgh'ta doğdu.


Rose is a rose is a rose is a rose is a rose.   

 Paris’te 1903 yılında ağabeyi Leo Stein ile Rue de Fleurus’de açtıkları sanat galerisi dönemin avangardist yazar ve ressamların buluştukları merkez olmuştur. Birçok ressamın tablolarını toplayan kardeşler bu resimleri çok sevdiklerinden satmamayı yeğlemişler. Amerika’ya göç eden Alman bir ailenin çocukları olan Gertrude ve Leo Stein Amerika’da doğdular. Gertrude Stein önce biyoloji ve felsefe eğitimi aldı. Bilinç akışı üzerine çalışan William James’in psikoloji ve felsefe derslerine katılarak ondan çok etkilendi. Ardından çok uzun soluklu olmayan tıp eğitimine başladı ve yarıda bırakarak ağabeyiyle Avrupa’ya sanat eğitimi almaya gitti. Floransa, Londra, Paris gibi kentlerde Bloomsbury Grubu başta olmak üzere birçok sanatçıyla tanıştı.
Bir zamanlar palyaço olarak çalışmış Clovis Sagot’un galerisinde Pablo Picasso’yla karşılaştı Gertrude Stein. Picasso, Stein’ın uzun süren modelliği sonunda onun portresini yaptı. Paris’te olmadığı dönemlerde mektuplarla süren yakın arkadaşlıkları, Stein’ın Picasso’nun ilk biyografisini yazmasının da yolunu açtı.
1907 yılında kendisi gibi Amerika’dan gelen Yahudi burjuva kökenli Alice B.Toklas’la tanışan Stein, onu elyazmalarını daktiloya çekmesi için sekreter olarak yanına aldı. Toklas’la yaşadığı aşk ilişkisini ve cinsiyet kimliğini -önceleri okuduğu Otto Weininger’in eşcinsellerin eşit haklara sahip olmaları gerektiğini kaleme aldığı Cinsiyet ve Karakter kitabından da etkilenerek- kamusal alanda serbestçe yaşamaya başladı.
Birinci Dünya Savaşı patlak vermeden kısa bir süre önce Tender Buttons’ı yayınladı. Picasso ve Gris gibi ressamları çok iyi tanıdığı ve yapıtlarındaki kübist özellikleri benimsediği bu döneminde öykülemelerinde kübizmin etkileri belirginleşti. Savaş sonrasında birçok yazar ve ressam ya savaş sırasında öldüklerinden ya da farklı nedenlerle Stein’ın galerisine gelmez oldu. Ancak galerinin yeni müdavimleri oluştu. Arkadaşlıkları atışmalar üzerine kurulan Hemingway ile karşılaşmaları da bu döneme rastlar.
1933 yılında Alice Toklas’ın Özyaşamöyküsü’nü yazarken kitapta Picasso, Matisse gibi ressamların yanı sıra Hemingay, Fitzgerald gibi yazarlardan ve Gershwin gibi bestecilerden de söz etti ve bu kitabıyla Time Dergisi’ne kapak oldu. Stein ve Toklas yaklaşık iki yıl Amerika’da kaldılar. Bu sırada Stein, modern edebiyatın modern sanattan ne denli etkilendiğini savunduğu konuşmalar yaptı. Fransa’ya döndüklerinde İkinci Dünya Savaşı çoktan patlak vermişti. Stein-Toklas çifti Yahudi kökenlerine rağmen Hitler rejiminin etkilerinden, Paris’teki ulusal kitaplığın müdürü, Stein’ın çevirmeni ve arkadaşı olan Bernard Faÿ’in Paris Gestapo’suyla olan ilişkileri sayesinde kurtuldu. Savaş bitiminde de Stein, Faÿ’in İsviçre’ye kaçması için maddi destekte bulundu.
Mide kanserinden 1946 yılında Paris’te ölen Stein’ın deneysel olarak kaleme aldığı yapıtlarında, onu insanın varoluş sorunsalına götüren hep anlamın nasıl oluştuğuna ilişkin sorular oldu. Soruları ona hep çoğulcu ve sürekli değişen bir dünyanın gerçekliğinin kapılarını açtı.

“Doğrudan bir resim öğrenimi olmadı Picasso’nun. Desen çizmeyi, doğuştan biliyordu sanki. Ancak çizdiği desen, o zaman bile çocuklara özgü değildi, yetişkin deseniydi. Görünen şeyleri çizmiyordu, resmine bir anlatım çeşnisi katmak istiyordu ve bunu başarıyordu. Sonunda da, anlatımı, kendi diline dönüştürdü, olağanlaştırdı onu.
(…)Resmiyle, doğrudan kendini dışavurmuş olan Picasso, yazarlardan dost edinme gereği duyuyordu.
(…)1906 yılının kış mevsimi boyunca poz verdim Picasso’ya bu resim için, resmin yapımı seksen seans tuttu. Ama resim bittikten sonra, portrenin baş kısmını sildi. Artık beni görmeyeceğini söyledi ve çekip İspanya’ya gitti: Mavi dönem resimlerinden sonra, İspanya’ya ilk gidişiydi bu. Dönüşünde, portrenin başını ezbere çizdi, sonra da bana verdi resmi. Bu portremi o zaman çok sevmiştim, her zaman da sevdim. Bana göre, beni, her zaman ben olduğum biçimimle yansıtır bu portre.
(…) Bir gün, paralı bir amatör uğradı bana, evimdeki tablolara baktı, portrem için ne kadar para ödediğimi sordu.
-Hiçbir şey ödemedim, dedim.
-Hiçbir şey mi, dedi bağırarak.
-Evet, hiçbir şey, diyerek yanıtladım. Bir armağandı bu tablo.
Birkaç gün sonra, bu olayı Picasso’ya anlattığımda, güldü:
-Evet, satış için yapılan resimle, armağan etmek için yapılan resim arasındaki ayrımı anlayamaz o. ” (Gertrude Stein, Picasso, Çeviren: Kaya Özsezgin)

     Pablo Picasso, Gertrude Stein'ın Portresi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.